Savaş Çocuğu: Alfred Czech’in Gerçek Öyküsü
1945 yılı Nazi Almanyası’nda Adolf Hitler’in son günlerini ve Berlin’in düşüşünü anlatan 2004 yapımı Alman filmi Çöküş (Der Untergang) filminde izleyenlerin yüreğini acıtan bir sahne bulunmaktadır: İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna gelinmiş, Alman kanı dışında artık hiç bir kaynağı kalmayan Alman ordusu çocukları cepheye sürmeye başlamış, yenilgiyi ve teslimiyeti kabullenemeyen Hitler, sığınağından çıkarak bu çocuklardan oluşan küçük bir grubu teftiş ederken, henüz ergenlik çağına bile geldiği şüpheli bir tanesinin yanağını okşayarak ona övgüler yağdırıp bir de madalya takmıştır. Oliver Hirschbiegel’in yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu Joachim Fest isimli tarihçinin yazdığı Hitler’in Sığınağı’nın İçinde (Inside Hitler’s Bunker) adlı eserden esinlenilmişse de bu olay bir kurgu olmayıp, filmde temsil edilen o sarışın çocuk yani Adolf Hitler’in “en genç kahramanı” Alfred Czech adlı Silezyalı bir köylü çocuğuydu.
Alman Wochenschau ekibinin haber kameraları, çocuğun cesaretinin 2. Sınıf Demir Haç madalyasıyla ödüllendirildiği töreni filme aldığında Alfred Czech sadece 12 yaşındaydı. Hitler’in Nisan 1945’te 56. doğum gününde çekilen bol grenli, siyah-beyaz propaganda filmi aynı zamanda Nazi liderinin canlı son görüntülerini içerdiği için tarihi öneme sahiptir. Hitler 10 gün sonra, Berlin’de ki sığınağındaki bir odaya çekilip, kafasına bir kurşun sıktığında Almanya’nın sözde Bin Yıllık Reich‘ı tarihe karışacaktı.
Alfred Czech (1932-2011) bu olaydan 60 yıl sonra 2005 yılında Hitler ile tanıştığı anı medyaya anlatmıştır: “Sadece 12 yaşındaydım, ama Führer elimi sıktı,
sonra sol yanağımı sıktı. Bana,” Devam et! “Dedi. “Kesinlikle olağanüstü bir şey yaptığımı hissettim.”
Alfred Czech
Alfred Czech, 1936’da Nazi parti üyelerinin 10 ila 14 yaşlarındaki çocukları için kurulan bir hareket olan Jungvolk’taydı. Bu çocuklardan binlercesi 1945’in başlarında Kızıl Ordu’ya karşı savaştı ve çoğu öldürüldü. 20 Nisan 1945’te Reich’in dört bir yanından çağrılan Jungvolk mensubu 19 çocuk Hitler’in önüne çıkarılmış, Nazi propaganda makinesi tarafından kendilerine anavatanın savunmasının onların görevi olduğu bildirildikten sonra cesaretlerinden dolayı Hitler tarafından tebrik edilmişlerdir.
Silezya, Orta Avrupa’da tarihsel bir bölge olup, Almanya’nın doğusunda Prusya’nın bir iliydi. 1945 yılında, Alman ordusu Doğu Cephesinde bozguna uğrayıp geri çekilirken Silezya’nın tümü Sovyet Kızıl Ordusu tarafından işgal edilmiş, buradaki etnik Almanların tümü neredeyse güç kullanılarak Silezya’dan atılmış ya da öldürülmüştü. Hitler’in karşısına çıkmadan birkaç hafta önce Silezya’da Goldenau köyünde yaşayan Alfred Czech, babasının çiftlik arabasına atlayarak Kızıl Ordu bombardımanında yaralanan Alman askerlerini kurtarmaya gitmiş, ilk seferinde sekiz yaralıyı ikincisinde dört tanesini daha kurtarmıştır. Çatışmalar sürerken birkaç gün sonra, bir Alman general Czech ailesinin çiftliğine gelerek Alfred’i Berlin gezisine hazır hale getirmelerini söylemiştir. Alfred’in annesi üzüntüsünden ölecek gibi olmasına karşın babasının onayıyla çocuk Berlin’e askeri bir uçakla getirilmiştir. Bu sırada Berlin feci durumdaydı: İngiliz Ordusu Hamburg’a yaklaşırken, çoktan Amerikalılar Elbe nehrine ulaşmıştı; şehir doğusundan 30 km boyunca Kızıl Ordu topçu ateşine tutulurken Alman askeri polisi ve SS ölüm mangaları sokaklarda dolaşıp 40.000 Alman ordusu firarisinden yakaladıklarını idam ediyordu. Binalar yıkılmıştı, insanlar açtı, kadınlar hava baskınları arasında çocuklarına yiyecek bir şey bulabilme umuduyla sokaklarda yemek için uzun kuyruklar oluşturuyordu; Berlin’in ünlü Hayvanat Bahçesi’nde bile o güne dek hayatta kalabilen hayvanların çoğu açlıktan ölüyordu ki bazıları zaten yemişti.
Savaş Çocukları
Anna Waak’ın derlediği ‘Savaş Çocukları‘ (Kriegskinder) adlı savaş anılarından bu döneme şahit olan çocukların anılarından birisinde 9 yaşındaki bir çocuğun “Bir gün Berlin’deki evimizin önünde asılmış bir adam gördük. Bir Alman. Savaştan kaçmak için yıkık bir binaya saklanmıştı. Sokak lambasına astılar onu… Ölünce ipini kestiler. Orada günlerce yattı, ağzı açık bir halde. Biz çocuklar da ağzına çakıl taşı doldurduk…Sonra cesedinin gömülmek üzere diğerleriyle birlikte bir kamyona konmasını izledik. Yemek için eve döndüğümde mısır ezmesi vardı; ama giysileri parçalanmış, kemikleri fırlamış cesetler gözümün önünden gitmiyor, midem bulanıyordu” sözlerinden yaşanan ortam ve çocukların savaşı bile nasıl normalleştirdiğini anlamak mümkündür.
Alfred ve diğer Jungvolk çocuklarına Hitler’in karşısına çıkarılmadan önce duş yaptırıldı ve yeni üniforma giymeleri emredildi. Reich Gençlik Lideri Arthur Axmann tarafından onlara Führer geldiğinde ne yapmaları gerektiği söylendi. Alman Wochenschau haber birimi biriminden bir kameraman ve propaganda ekibi önünde Hitler ortaya çıktı ancak çocukların ceketlerine demir haç madalyalarını takamayacak denli halsiz olduğundan bu işi Axmann yapmak zorunda kaldı. Düz bir sıra halinde duran çocukların en küçüğü olan Alfred Czech’in önüne geldiğinde ona “Yani en küçüğün sen misin? Askerleri kurtardığından korkmadın mı?” diye sormuş ve “Hayır, Führerim!” cevabını almıştı. Hitler törende çocuklara hitaben: Hitler, “Alman halkının hayatta kalması ya da yok olmasına neden olacak bir savaşla karşı karşıya olduğumuzu biliyorsunuz. Bu zamanların çekimine rağmen, bu savaşta ve her şeyden önce zafere ulaşacağımıza kesinlikle ikna oldum. Almanya’nın gençliği ve siz, çocuklarım için” sözlerini sarf etmiş ve ardından çocukların onuruna bir yemek verilmişti. Yemek sırasında çocuklara cepheye mi yoksa eve mi gitmek istedikleri sorulmuş, tüm çocuklar kendilerine öğretildiği gibi ‘cepheye’ cevabı vermişlerdi. Çocuklar tüfek ve Panzerfaust tanksavar silahlarının kullanımı konusunda acil eğitim için sığınaktan çıkarılırken her birine bir dilek hakkı verilmiş Czech bir akordeon istemişti. Cepheye giden Czech’i gören bezgin ve yıpranmış Alman askerleri, taşıdığı demir haç sebebiyle selam vermek zorunda olsalar da gizlice eve gitmesini tavsiye ediyorlardı ancak Czech’in köyü çoktan Ruslarca ele geçirilmişti. Daha Nisan ayı dolmadan Alfred Czech, akciğerinden vurulup yaralandığında savaş onun için bitmişti. Çekoslovakya’da bir savaş esiri kampına atılan çocuk 1947’de serbest bırakılmış ve eve dönmesine izin verilmişti. Kötü beslenmekten perişan durumdaki 14 yaşındaki Czech, Prag’dan artık Polonya’ya verilen köyüne ailesinin Goldenau’daki çiftlik evine kadar yürüdü. Eve döndüğünde babasının kayıp olduğunu öğrendi ki 3 ay sonra babasının cesedi boyunda kurşun deliği ile bulunacaktı. Wochenschau haber ajansı tarafından Hitler ile çekilen resmi onu Polonya’daki Sovyet güçlerinin hedefi yapıyordu ki Rus askerleri evi ararken bu fotoğrafı bulduğunda Czech’in kız kardeşine resmi parçalayıp parçalarını yemelerini emretmişti. Almanlar bu dönemde Komünist Polonya’nın parçası haline gelen Silezya’dan kaçıyor ev ve arazileri Polonyalılar tarafından işgal ediliyordu.
Anna Waak’ın derlediği ‘Savaş Çocukları‘ (Kriegskinder) adlı savaş anılarından bu döneme şahit olan çocukların anılarından birisinde 1939 doğumlu Gisela bu döneme ilişkin şunları hatırlıyordu: “Günlerdir evimizin önünden insanlar geçiyordu. Radyodan Silesia’nın boşaltılması gerektiğini duyunca biz de doğuya doğru gidenlere katıldık. Her akşam hava karardığında yolun boşaltılması, insanların uyuyacak bir yer bulması gerekiyordu… Bir akşam çok sayıda kedisi olan bir kadının evinde kaldık. Oturmuş akşam yemeği yerken kediler oradan oraya koşmaya başladı. Kadın bizi evden çıkarıp eski bir madene soktu. Siren çalmaya başladı. Madene girenlerin sayısı artıyor, kimi düşüyor, kimi ezilerek ölüyordu. Kediler bizi uyarıp hayatımızı kurtarmıştı.”
Batı Almanya’ya Göç
Polonya’da kalabilen az sayıda Alman 1980’lerin sonuna dek ayrımcılığa maruz kalacaktı. Alfred Czech’in kalmaktan başka seçeneği yoktu. Çiftlik gitmişti ancak madenlerde çalışarak hayatını kazandı ve Batı Almanya’ya göç etmek için izin isteyen yetkililere sayısız başvuru yaptı. Son olarak bir arkadaşının tavsiyesine uyarak Polonya Komünist partisine katıldıktan sonra 1964’te gitmesine izin verildi. Rheinland’a yerleşti ve inşaat işçisi olarak geçimini sağladı.13 Haziran 2011’de 78 yaşında öldü. 2005’teki söyleşisinde: “Küçük bir çocuk olarak fazla düşünmedim, sadece halkım için bir şeyler yapmak istedim… Çocukları savaşa göndermenin çılgınca olduğunu düşünmemiştim. Savaştı” demişti.
Nazi savaş suçlusu olarak yargılanan, ‘Geçmişin Gölgesinde: Nazi Ailesiyle Yüzleşen Torunlar’ (The Long Shadow of the Past: Descendants Face their Nazi Family History) adlı kitabın yazarı Alexandra Senfft savaş dönemin çocuklarını şu cümlelerle anlatmıştır: “Hava bombardımanlarını, sığınakları, etraflarındaki yetişkinlerin korku dolu yüzlerini, ölü ve yararlıları, asılanları, intihar edenleri, bombalanan evleri, yıkıntıları hatırlıyor çoğu… Kimi net, kimi bulanık bir şekilde… Kaçışmalarını hatırlıyorlar… ‘Rusları’; açlıklarını hala hissediyor, Amerikan askerlerinin verdiği çikolatanın tadını hatırlıyorlar.”
Çocuklar ve Savaş
Son söz olarak bir çocuğun eline silah verip ölüme, öldürmeye gönderebilme halinin kaynağı nasıl bir çaresizlik ve cinnet duygusu olursa olsun, vatanseverlikten başka bir şey olduğu ortadadır. Evde ailesinden ve okulda devletin dikte ettiğinden başka bir gerçeği hayal bile edemeyecek yaştaki insanları ölüme göndermenin bizzat kendisi insanlığa karşı işlenmiş bir suç değil midir? Hangi çocuk, anne veya babasının ya da ‘devlet babanın’ başka insanlara, ülkelere, başka çocukların ana-babalarına suç işlediğini kabul edebilir, hatta bizzat kendisin de sonsuz sevgi, saygı ve güven duyduğu kişi ve kurumların kurbanı olduğunu fark edebilir ki? Savaş sonrasında da uzun bir yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan savaş çocuklarının en ünlülerinden Alfred Czech’in hikayesi böyle… Hiçbir çocuğun bir daha savaş yüzü görmemesi dileğiyle!
Not: Bir başka savaş çocuğu 1929 doğumlu Wilhelm Hübner, II. Sınıf Demir Haç’ı aldığı zaman 16 yaşındaydı. 9 Mart 1945’te memleketi Lauban’da yaptığı eylemler için Joseph Goebbels tarafından kişisel olarak karşılanıp tebrik edildi. Ardından 20 Mart 1945’te Alfred Czech ile birlikte Adolf Hitler tarafından da karşılanmıştı.
Amerikan cikolatasinin tadı derken , Amerikalılar da başka bölgelerde çocukların hayatını kararttı .